BACON
Bacon
(ağzı biraz çarpıtarak beğykıııığnn diye söyleniyor.)
........
sene: -1996-
25-26 kişilik Fransızca hazırlık sınıfını başarı (!) ile geçip,
hasbelkader lisans eğitime başlayacak olan 10 kişiyiz.
Hazırlık bitip, yaz tatili de geçip eğitim sezonu başladığında; biz de "ana bölüm" ile tanıştık.
Her biri Saint Joseph, Saint Benoit gibi Frankofon okullardan gelip hazırlığı atlayıp direkt olarak bölüme başlayan arkadaşlar ve ayrıca doğma büyüme Fransalı iki kişi ile birlikte tam otuz kişilik bir sınıfımız oldu.
Biz on kişilik kemik kadro hariç, sınıfta herkes birbirine yabancı!.
Dönem başladıktan 3 hafta kadar sonraydı sanırım, iyice kaynaşmak tanışmak adına sınıfca yemeğe gidelim diye karar aldık. Çoğunluğun istediği mekana karar verildi, akabinde toplam yirmi kişi 5'erlikten 4 arabaya tıkışıp gittik.
Restaurant ismini vermeyeceğim, ama Kadıköy/Moda tarafında bir yer...
Neyse efendim biz girdik mekana, oturduk masaya. Biraz sonra garson menü'yü getirdi masaya bıraktı. Masada sohbet koyu, herkes yanındakiyle derin sohbette (!).
-"n'ettin müdür?"
-"hacı nerden'din sen?"
Bende o koyu sohbetin içindeyim. Hiç menüye bakma ihtiyacı falan hissetmiyorum.
Sohbet devam ederken Garson gelip siparişleri almaya başladı. Siparişi veren ilk arkadaş "Bacon" istedi, ardından onu takip eden 1-2 kişi daha aynısından.
Onların siparişini duyunca; "herhalde buranın spesiyali bu olsa gerek" şeklinde düşünüp, sürüden ayrılmayayım da kurt kapmasın mantığıyla bende aynısından istedim.
Bizim çekirdek kadrodan Ömer isimli bir arkadaş var, dini bütün namazını kılar, orucunu tutar. Bir ara Ömerle göz göze gelir gibi olduk, kaşıyla gözüyle ı-ıhh der gibi bir hareket yapıyor gibi geldi,
ama ben koyu sohbetteyim kaynaşmanın dibine vuruyorum ya! Ömerin kaş-göz işaretini o hengamede önemsemedim pek.
Muhabbet en koyu hali ile ilerlerken, bir ara gözüm önümdeki menüye ilişti. Hem bakayım başka neler varmış bir göz atayım, hem de fiyat hakkında fikir sahibi olayım dedim.
Üstünkörü menüyü incelerken bacon'u gördüm, yanına açıklama olarak;
(aynen belirttiğim şekilde-->) "DOM. PAST. ÖZEL BİLMEMNE SOSU" yazılmış.
Bende jeton düşmüyor bir türlü, zihnimden 'domatesli-pastırmalı özel soslu bir şey herhalde' diye geçiriyorum, menemen benzeri şeyler geçiyor aklımdan.
O güne kadar duymamışım. Anam köylü - Babam köylü nereden bilebilirim ki bacon'u??
Ömerin az önceki ı-ııhh yapmaaaaa! şeklindeki mimikleri, N'aapptın oolum sen??? bakışlarına dönüşünce, benim kafada gong çaldı. Ülen sakın bu dom.past. domuz pastırması falan olmasın???
Zıpkın gibi fırlayıp şiparişleri alan garson arkadaşın yanına gittim!
-Usta bu Bacon nedir?
Duymak istemediğim o menfur cevap geldi :(
-Benim bir siparişim vardı iptal edebilir miyiz onu?
Maalesef siparişler çıktı az sonra servis edilecek dedi.
-Pekiii ben almasam da, onu bir başka sipariş verene servis etseniz?
-I-ıhhh maalesef!
Ajitasyona yükleniyorum, her türlü dram-trajedi yeteneklerimi limitlerde zorluyorum ama;
Herif Nuh diyor, peygamber demiyor. Balmumu heykel gibi karşımda duruyor.
Baktım, olmuş ile ölmüşe çare yok, umarsızca o halde benimki paket olsun deyip yerime oturdum.
Mutfakta hep aynı kap-kacak, tencere-tava kullanıldığını da düşününce o restauranttan başka bir sipariş vermek içimden gelmedi.
Millet yemeğini ağzını şapırdatarak yerken, ben o günü, en azından temizdir diyerek bir şişe suyuyla idare ettim.
Toplu olarak çıkarken parasını ödediğim paketimi aldım.
Civardaki dükkanın birinden 4-5 adet poşet alarak, paketi poşet-poşet içine koyarak iyice izole olduğuna emin olduktan sonra sırt çantama attım.
Biraz daha arkadaşlarla vakit geçirdikten sonra ayrıldım.
Kadıköy'den Beşiktaş'a geçmem gerekiyor.
Havadar olsun diye Şehir hatları vapuru ile geçmeye karar verdim. Üst güvertede en ücra köşeye geçtim.
Vapur işin kolay kısmıydı, bir de Beşiktaş'tan otobüs ile Balmumcu'ya çıkacağım, durakta bekliyorum. Aksi gibi şansıma sıkış-tepiş bir otobüs geldi.
İte kaka otobüse attım kendimi. Bindim ama aynı zamanda tedirginim ya sırt çantamdaki şey kokarsa diye.
Bir tarafım endişe ederken, diğer yanımla kendimi rahatlatmaya çalışıyorum:
-"Kokarsa koksun! insanlar köfte falan zannederler" ,
-"Hem bunlar bacon yemişler mi? Yemeği bırak görmüşler mi?"
-"Öyle ya; insan yemediği bir şeyin kokusunu da bilmez!".
-"I-ıhh yok yok. Kesin bilemezler!"
Kendimi bunlar ile rahatlatırken ineceğim durağa geldim.
Sokağa girdim. Sokağımızın büyük bir otoparkı vardı ve bir de orayı bekleyen bekçi köpeğimiz "Dost".
Yanına yanaşıp, "O şey elime değmesin diye aşırı dikkat göstererek" paketi çantamdan çıkardım.
Dost'un önüne koydum. Bir-iki kokladı , suratını çevirip gitti.
(ağzı biraz çarpıtarak beğykıııığnn diye söyleniyor.)
........
sene: -1996-
25-26 kişilik Fransızca hazırlık sınıfını başarı (!) ile geçip,
hasbelkader lisans eğitime başlayacak olan 10 kişiyiz.
Hazırlık bitip, yaz tatili de geçip eğitim sezonu başladığında; biz de "ana bölüm" ile tanıştık.
Her biri Saint Joseph, Saint Benoit gibi Frankofon okullardan gelip hazırlığı atlayıp direkt olarak bölüme başlayan arkadaşlar ve ayrıca doğma büyüme Fransalı iki kişi ile birlikte tam otuz kişilik bir sınıfımız oldu.
Biz on kişilik kemik kadro hariç, sınıfta herkes birbirine yabancı!.
Dönem başladıktan 3 hafta kadar sonraydı sanırım, iyice kaynaşmak tanışmak adına sınıfca yemeğe gidelim diye karar aldık. Çoğunluğun istediği mekana karar verildi, akabinde toplam yirmi kişi 5'erlikten 4 arabaya tıkışıp gittik.
Restaurant ismini vermeyeceğim, ama Kadıköy/Moda tarafında bir yer...
Neyse efendim biz girdik mekana, oturduk masaya. Biraz sonra garson menü'yü getirdi masaya bıraktı. Masada sohbet koyu, herkes yanındakiyle derin sohbette (!).
-"n'ettin müdür?"
-"hacı nerden'din sen?"
Bende o koyu sohbetin içindeyim. Hiç menüye bakma ihtiyacı falan hissetmiyorum.
Sohbet devam ederken Garson gelip siparişleri almaya başladı. Siparişi veren ilk arkadaş "Bacon" istedi, ardından onu takip eden 1-2 kişi daha aynısından.
Onların siparişini duyunca; "herhalde buranın spesiyali bu olsa gerek" şeklinde düşünüp, sürüden ayrılmayayım da kurt kapmasın mantığıyla bende aynısından istedim.
Bizim çekirdek kadrodan Ömer isimli bir arkadaş var, dini bütün namazını kılar, orucunu tutar. Bir ara Ömerle göz göze gelir gibi olduk, kaşıyla gözüyle ı-ıhh der gibi bir hareket yapıyor gibi geldi,
ama ben koyu sohbetteyim kaynaşmanın dibine vuruyorum ya! Ömerin kaş-göz işaretini o hengamede önemsemedim pek.
evet daha iyi oldu! |
Muhabbet en koyu hali ile ilerlerken, bir ara gözüm önümdeki menüye ilişti. Hem bakayım başka neler varmış bir göz atayım, hem de fiyat hakkında fikir sahibi olayım dedim.
Üstünkörü menüyü incelerken bacon'u gördüm, yanına açıklama olarak;
(aynen belirttiğim şekilde-->) "DOM. PAST. ÖZEL BİLMEMNE SOSU" yazılmış.
Bende jeton düşmüyor bir türlü, zihnimden 'domatesli-pastırmalı özel soslu bir şey herhalde' diye geçiriyorum, menemen benzeri şeyler geçiyor aklımdan.
O güne kadar duymamışım. Anam köylü - Babam köylü nereden bilebilirim ki bacon'u??
Ömerin az önceki ı-ııhh yapmaaaaa! şeklindeki mimikleri, N'aapptın oolum sen??? bakışlarına dönüşünce, benim kafada gong çaldı. Ülen sakın bu dom.past. domuz pastırması falan olmasın???
Zıpkın gibi fırlayıp şiparişleri alan garson arkadaşın yanına gittim!
-Usta bu Bacon nedir?
Duymak istemediğim o menfur cevap geldi :(
-Benim bir siparişim vardı iptal edebilir miyiz onu?
Maalesef siparişler çıktı az sonra servis edilecek dedi.
-Pekiii ben almasam da, onu bir başka sipariş verene servis etseniz?
-I-ıhhh maalesef!
Ajitasyona yükleniyorum, her türlü dram-trajedi yeteneklerimi limitlerde zorluyorum ama;
Herif Nuh diyor, peygamber demiyor. Balmumu heykel gibi karşımda duruyor.
Baktım, olmuş ile ölmüşe çare yok, umarsızca o halde benimki paket olsun deyip yerime oturdum.
Mutfakta hep aynı kap-kacak, tencere-tava kullanıldığını da düşününce o restauranttan başka bir sipariş vermek içimden gelmedi.
Millet yemeğini ağzını şapırdatarak yerken, ben o günü, en azından temizdir diyerek bir şişe suyuyla idare ettim.
Toplu olarak çıkarken parasını ödediğim paketimi aldım.
Civardaki dükkanın birinden 4-5 adet poşet alarak, paketi poşet-poşet içine koyarak iyice izole olduğuna emin olduktan sonra sırt çantama attım.
Biraz daha arkadaşlarla vakit geçirdikten sonra ayrıldım.
Kadıköy'den Beşiktaş'a geçmem gerekiyor.
Havadar olsun diye Şehir hatları vapuru ile geçmeye karar verdim. Üst güvertede en ücra köşeye geçtim.
Vapur işin kolay kısmıydı, bir de Beşiktaş'tan otobüs ile Balmumcu'ya çıkacağım, durakta bekliyorum. Aksi gibi şansıma sıkış-tepiş bir otobüs geldi.
İte kaka otobüse attım kendimi. Bindim ama aynı zamanda tedirginim ya sırt çantamdaki şey kokarsa diye.
Bir tarafım endişe ederken, diğer yanımla kendimi rahatlatmaya çalışıyorum:
-"Kokarsa koksun! insanlar köfte falan zannederler" ,
-"Hem bunlar bacon yemişler mi? Yemeği bırak görmüşler mi?"
-"Öyle ya; insan yemediği bir şeyin kokusunu da bilmez!".
-"I-ıhh yok yok. Kesin bilemezler!"
Kendimi bunlar ile rahatlatırken ineceğim durağa geldim.
Sokağa girdim. Sokağımızın büyük bir otoparkı vardı ve bir de orayı bekleyen bekçi köpeğimiz "Dost".
Yanına yanaşıp, "O şey elime değmesin diye aşırı dikkat göstererek" paketi çantamdan çıkardım.
Dost'un önüne koydum. Bir-iki kokladı , suratını çevirip gitti.
BACON
Reviewed by Ephendy
on
7/09/2017
Rating:
Hiç yorum yok:
1. Lütfen sadece yazı hakkında yorum yazınız.
2. Küfür / Argo / Hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
3. İçeriğinde e mail adresi ve URL bağlantısı barındıran yorumlar yayınlanmayacaktır.
4. O sebeple yorumlarda site adresi paylaşmamanız rica olunur.
5. Diğer sorularınız için yorum kısmı'na yazmak yerine iletişim sayfasını kullanabilirsiniz.